Hakkımda

Fotoğrafım
Kayseri, melikgazi, Türkiye
diet form diyet merkezinin kurucusu ve diyetisyeni. Deniz postası gazetesinde ve gıdahattı.com internet sitesinde yazar. Çocuk Diyetisyenliği, Bariatric ve Metabolik Cerrahi Diyetisyenliği özel ilgili olduğu alanlardır. (Galatasaray Futbol Okullarında Diyetisyen Olarak çalışmıştır.) Kalıcı ve sağlıklı zayıflamak istiyorsanız doğru yerdesiniz... ADRES: Kızılay Hastanesi Acil Kapısı Karşısı diet form tel 0352 222 40 80

31 Ekim 2015 Cumartesi

BEYAZ TUZU ATIN PEMBE TUZU ALIN


İnsan Vücudunun Neden Tuza İhtiyacı Vardır?

            Su ve tuz hayatımızın en önemli maddeleridir. Tuz insanların ilk bulduğu ve kullandığı doğal kaynaklı minerallerden biridir. Eski çağlardan beri besinleri saklamakta ve tatlandırmakta yaygın olarak kullanılmaktadır. İnsanlar mineral ihtiyaçlarını iki kaynaktan temin edebilirler  bitkiler ve tuzdan.

Kanımızın mineral bileşimleri ile himalaya tuzu arasında şaşırtıcı benzerlikler vardır. Ana rahminde embriyo tuzlu su içerisinde gelişir ve özellikle hamileliğin son birkaç ayında her iki günde yenilenir. Doğa da yaşam birkaç temel maddenin üzerine kurulmuştur. Sadece insan yaşamını değil aynı zamanda bütün canlıların yaşamını derinden etkileyen iki madde ise su ve tuzdur.
 İnsan vücudundaki bütün canlı olayları, su içerisinde ve suyla olmaktadır. Bunun yanında suyun insan vücudundaki en önemli görevi enerji üretmektir. Su hücre zarından içeri akın ederken bildiğimiz elektrik enerjisi üretir.
Özellikle beynin ve sinir sisteminin temel enerji kaynağı budur. Suyun hücreden içeri girebilmesine ise tuz yardım eder. Vücutta bütün hücreler vücut suyu diye adlandırılan sıvının içerisinde yüzerler.  
10 litre içseniz bile, bedeninizde tuz olmayınca yine susuzluktan ölürsünüz. Çünkü tuzun sayesinde aldığımız su hücrelerimizde durabilir. 

Az Tuz Tüketildiğinde Yaşanacak Problemler
Zihinsel fonksiyonları yerine getirebilmek içinde tuz tüketmek zorundayızdır. Yeteri tuz almayan kişilerde konsantrasyon eksikliği görülür. Tuz azlığı aynı zamanda insanlarda hücre yaşlanmasını hızlandırmakta ve biyokimyasal açlığa neden olmaktadır. Tuz azlığı böbrek zayıflığı, karaciğer stresi ve böbrek yetmezliği yol açabilmektedir. Ayrıca kalp kasları kapakçıklarının yorulması olabilmektedir. 


Rafine Tuz'un Zararları (Marketlerden Aldığınız)
Mutfaklarda bulundurduğumuz rafine tuz sağlığımıza çok zararlıdır. Oysa doğal tuz yani kaya tuzu çok yararlı bir şifa kaynağıdır.
Piyasadaki rafine tuz sadece sodyum ve klorür ihtiva eder. Serpilme ve akıcılık yeteneğini geliştirmek için tuza  Alüminyumsilikat adında bir katkı maddesi  ilave edilmiştir. Alüminyum beyinde tortu bırakan hafif metaldir. Amerika'da ortaya çıkan yüksek orandaki Alzheimer hastalığının bir nedeni nedeni olarak Alüminyumsilikatın birikmesidir.
Vücut boşaltamadığı her bir gram tuz için 23 kat hücre suyuna ihtiyaç duymaktadır. Ayrıca kemik ve eklem bölgesinde depolama yapılmaktadır. Bunun sonucu gut, romatizmal rahatsızlıklardır.  Ayrıca safra ve böbrek taşı oluşumu da söz konusu olabilir.
Rafine sofra tuzunun yoğun tüketimi yüksek tansiyona, kemik ağrılarına, mide ve bağırsak kanseri gibi birçok hastalığa sebep verir.
Pembe Tuz( Himalaya Tuzu)
            Himalaya tuzu, kaya tuzlarının oluşumu yaklaşık 250 milyon yıl önceye denk gelir. Himalaya tuzu  milyonlarca yıl öncesi kuruyan bu denizlerinden arta kalan tuz yataklarından bazıları uzun yıllar yüksek basınç altında kalarak kristalleşirler. Dünyada kristal tuz yataklarından en önemlisi Pakistan’da bulunan ve Himalaya kristal tuzu olarak adlandırılan tuzdur. Bu tuzların en büyük özelliği oldukça küçük molekül yapısına sahip olmalarıdır. Kristal tuzların küçük molekül yapısı, hücre zarından kolayca girip çıkmasını sağlar.
Yüksek mineral içeriği ile Himalaya tuzunun sağlığa birçok yararı bulunuyor. Sodyumun yanı sıra yüksek oranda fosfor, kalsiyum, potasyum, demir, magnezyum, çinko, selenyum, bakır, brom, zirkonyum ve iyotla beraber 84 element yani dünyada var olan neredeyse tüm elementler himalaya tuzunda mevcuttur.
Bedenimizin doğal yapısında da yine bu 84 elementin var olduğunu biliyoruz. Ancak günümüz yaşam koşulları ve beslenme şeklimiz nedeniyle bedenimizin element dengesi de giderek bozuluyor. Bu 84 elementin tamamı bedenimizin doğasında da mevcut olduğundan, beden element eksikliğini Himalaya tuzu sayesinde tamamlamak mümkün. Bu da sağlıklı yaşama doğru atılan en önemli adımlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Himalaya tuzu kan basıncını ve hacmini düzenliyor ve içerisindeki sodyum sinir sistemince iletimine ve kas kasılmalarına yardımcı oluyor.


Yüksek Tansiyon Hastalığında Kullanım Şekli
Günlük tüketmemiz gereken ortalama 2,5lt. suya ilk hafta 1 çay kaşığı himalaya tuzu çözeltisinden  katarak içilecek. İkinci hafta 2.5 lt. içeceğiniz suya 2 çay kaşığı himalaya tuzu katılır ve düzenli içilmelidir. (Diyetisyen ve doktor kontrolünde)


Himalaya Tuzunun Ciltte Kullanım Şekli
  • Akne ve uçukta 1 çay kaşığı kadar tuzu yarım çay bardağı suda eritp sorunlu bölgelere sürülür ve zamanla iyileşmeye yardımcı olur.
  • Cilt lekeleri ve çillere tuzlu sudan ( himalaya tuzundan) akşam yatmadan sürüp üstüne kreminizi sürdüğünüzde zamanla pürüzsüz ve parlak bir cilt oluşumuna yardımcı olur.

Himalaya Kristal Tuz Lambası Neden Faydalı?
Himalaya tuz lambası yanmaya başladığında öncelikle ısınır. Isı havadaki nemin tuzda toplanmasını sağlar.Nemlenen tuz ise negatif iyonları yayılmasını sağlar. Ortamda bulunan pozitif iyonlar negatif iyonlar ile birleşir ve sonuçta hava nötral hale gelir. Nötral hava ise temiz, kaliteli ve sağlıklı bir hava demektir. Doğal hava temizleyicisidir, ofislerde yorgunluğu azaltır konsantrasyonu artırır. Bilgisayar ve televizyondan yayılan radyasyonu azaltır. Sigara dumanını nötralize etmek için idealdir.

Negatif iyon yayar, bu iyonlar havaya tazelik,canlılık verir ve havadaki bakterileri azaltır. Yüksek enerji ve pozitif bir ruh hali için negatif iyon gereklidir. Nezle,migren,astım gibi rahatsızlıklara iyi gelir.Akciğerlerin kapasitesini yükseltir. Stres,fiziksel ve ruhsal yorgunluk,uykusuzluk ve ağrılara iyi gelir. Bebek yada çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimi için temiz hava sağlar. Astım ve alerji hastalarının hassasiyetini azaltır.

Almak isterseniz diet formadan tuz lambası mevcuttur.


İletişim

Diet Form:  222 40 80 

9 Ekim 2015 Cuma

Ülkemizdeki en fazla ölüme sebep olan hastalıkların başında kalp damar hastalıkları yer alır 
TÜİK verilerine göre 2014 te her 3 kadından biri kalp hastalığı nedeniyle yaşamını yitirdi
Kalbi ve damarları doğal yollardan koruyan ve tedaviye katkıda bulunan en önemli meyve alıçtır.
Deniz postasındaki bu haftaki yazım iyi okumalar










KALBİN İLACI ALIÇ
          Alıç ağaçları mayıs ayında çiçeklenir ve meyveleri eylül ekim ayında toplanır. Türkiye’nin birçok bölgesinde özellikle dağlık alanlarda ve hatta toprağın fakir olduğu yerlerde bile fazla miktarda yetişmektedir. Alıç bitkisinin anavatanlarından birisi de Anadolu'dur. Alıç Türkiye'de çok fazla miktarda doğal olarak yetişmesine rağmen değeri tam olarak anlaşılamamıştır. Çinliler alıcın farkına on yıllar önce varmışlar ve günlük hayatlarında fazla miktarda tüketmektedirler.


Alıç ağacının yaprak, çiçek ve meyveleri orta çağdan beri özellikle kalp destekleyici damar sistemi fonksiyonlarını normalize etmekte kullanılmaktadır.
Alıç ilaç endüstrisinde de yararlanılan bir bitkidir. Almanya ve İsviçre başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde alıçtan hazırlanan bitkisel ilaçlar kullanılmaktadır.
Yapılan bir araştırmada 8 hafta boyunca tamamlayıcı olarak alıç kullanımı sonucunda kalp performansı açısından açıkça iyileşme gözlenmiştir. Alıç önemli tıbbi bitkiler arasında yer almaktadır. Alıcın meyve ve çiçeklerinde antioksidan özellikteki flavonoidler, vitaminler (özellikle C vitamini), başta olmak üzere insan sağlığı bakımından faydalı birçok madde bulunmaktadır.
Ø Kalp kasları dejenerasyonunda ve koroner damarlardaki daralmalar sonucu gerekli miktarda kanın ve oksijenin, kaslara gönderilememesi durumundaki oksijen yetersizliğine karşı da kalbin korunmasına yardımcı olur.
Ø Alıçta bol miktarda bulunan bioflavonoidler damarları genişleterek kan dolaşımını artırır.


   Kalp ağrılarını azaltır. Bioflavonoidler çok güçlü antioksidanlar olup, kalbe oksijen ve kan akışını arttırırlar.
   Alıç meyvesinin içerdiği antioksidanlar serbest radikal oluşumunu engelleyerek kalbin düzenli çalışmasını olumlu yönde etkilemektedir.
     Kalp ve beyine olan kan akışını arttırarak kalbi düzensiz atışlara karşı korumakta, kalbin kasılma gücünü ve kalp basıncını dengelemektedir.
   Alıcın kurutulmuş çiçek ve meyveleri çay gibi hazırlanarak boğaz iltihabına, öksürüğe, kalp faaliyeti zayıflığına, kalp ağrılarına, kalp çarpıntısına, böbrek hastalıklarına, damar sertliğine ve karaciğer ağrılarına karşı kullanılmaktadır. 
    Özellikle yaşlılarda kalp atışlarının hızlanmasıyla birlikte görülen kalp ritmi bozukluklarında da faydalıdır.
   Yaşlılarda kalbi kuvvetlendirmek, yüksek tansiyonlu hastalarda kalbe destek olur
  Ateşli hastalıklardan sonra yorulan kalbi kuvvetlendirmek ve kalpteki ritim bozukluklarını tedavide kullanılır.
  Hafif kalp yetmezliğinde de kullanılabilir.
  Yüksek tansiyonu düzenler.
  Ayrıca spazm çözücü, kabız yapıcı ve idrar söktürücü etkileri de bulunur.
  Kalple ilgili bu etkiler uzun süreli kullanımda kendini gösterir.
          
Avrupalı araştırmacılar, bu bitkinin kalp ve beyne olan kan akışını artırdığını, kalbi düzensiz atışlara karşı koruduğunu, kalbin kasılma gücünü artırdığını ve kan basıncını (tansiyon) dengelediğini ispatlanmışlardır. Aynı zamanda safranın akışını destekler. Oksidasyon önleyici etkiye sahip olması nedeniyle kanser önleyicidir.
NASIL VE NE KADAR ALIÇ TÜKETİLMELİ?
        
         Alıcın meyvesini yada çayını  tüketebilirsiniz. Alıcın meyvesini günde 1 avuç kadar çayını da taze veya kurutulmuş olarak günde 2 bardak kadar tüketebilirsiniz.

ALIÇ ÇAYI TARİFİ:
          2 tane alıç yaprağı ve 4 tane alıç meyvesini 2 bardak suda 2-3 dakika kadar kaynatın ve 5 dakika kadarda demlenmeye bırakın. Aç karnına günde 2 bardak olacak şekilde içebilirsiniz.



 tel: 0352 222 40 80


18 Eylül 2015 Cuma

KURBAN ETLERİNİN SAKLANMASI VE TÜKETİLMESİNDE SAĞLIKLI ÖNERİLER


Kurbanlık hayvanın kesilmesinden saklanmasına kadar süreç insan sağlığı açısından çok önemlidir. Tatlı kadar etinde fazlaca tüketildiği Kurban Bayramında kurbanlık eti saklarken ve tüketirken şu hususlara dikkat etmeliyiz.



1- Kesilen kurban eti kullanılacak parçalara böldükten sonra dinlenmesi için temiz kaplarda serin ve güneş görmeyen  bir yerde 5-6 saat bekletilmeli. Etler henüz kesim sıcaklığında iken buzdolabına konursa etin yapısı, dokusu, lezzeti bozulur.
2- Kesimden hemen sonra ette bir takım biyokimyasal reaksiyonlardan dolayı ölüm katılığı dediğimiz bir süreç başlar ki dinlendirilmeden yenilen etlerin sert lezzetsiz ve sindiriminin zor oluşu bundan dolayıdır.
3- Bayram boyunca tüketeceğiniz eti buzluğa koymadan dolabınızda -2 derece 4 ila 5 gün saklayabilirsiniz.
4- Hemen tüketilmeyecek olan etler küçük parçalara bölünüp kullanılacak porsiyonlar şeklinde temiz poşetlere yassı ve ince olacak şekilde konulup buzlukta (-18 derecede) 3-4 ay kadar saklanabilir.
5- Kıymanın dayanma süresi parça ete göre daha kısadır buzdolabında 2-3 gün kadar buzlukta ise 2-3 ay kadar saklanabilir.
5- Donmuş etler kullanılacaksa 1 gün öncesinden buzluktan çıkarılıp  buzdolabına koyularak çözdürülmelidir. Donmuş etleri kaynar suya atıp hemen çözdürme gibi sağlıksız işlemler kesinlikle yapılmamalıdır.

6- Et, mikroorganizmaların üremesi için çok uygun bir besin olduğu için  çözülmüş olan et hemen tüketilmeli, tekrar dondurulmak üzere buzluğa kesinlikle koyulmamalıdır.
7- Etler uygun koşullarda kesilmezse, doğru pişirilmez, uygun sıcaklıklarda bekletilmezse hayvanlardan insanlara tenya, şarbon, salmonella gibi hastalıklar bulaşabilir.
8- Çiğ eti hazırlamadan önce , hazırlarken ve hazırladıktan sonra, ellerin iyice yıkanması gerekiyor. Çapraz bulaşmayı önlemek için 2 ayrı kesme tahtası kullanılmalıdır. Kesme tahtalarından birini çiğ etler, öbürünü meyve ve sebzeler için kullanın.
9- Pişirme yöntemi etin kalitesini doğrudan etkilemektedir etin lezzeti, kıvamı, kokusu, vitamin – mineral içeriği tamamen pişirme yöntemiyle ilgilidir.
10- Çok yüksek ısıda uzun süre pişirme ve kızartma yöntemi, kanserojen maddelerin oluşumuna yol açabilir.
11- Etler, C ve E vitaminini içermez. Etlerin sebzelerle birlikte pişirilmesi ve tüketilmesi, besin çeşitliliğinin sağlanması, sebzelerde bulunan C vitamininin etlerde bulunan demirin emilimini artırması açısından sağlıklı ve doğru bir yöntemdir.
12- Etler ızgarada pişirilirken, ateşle arasındaki uzaklık eti yakmayacak, kömürleşme sağlamayacak şekilde ayarlanmalıdır. Etlerin iç sıcaklığı en az 75 derece olmalıdır. Çok yüksek ısı, dış yüzeyinin yanmasına ve su kaybının fazla olmasına yol açacağı için besin kaybını artırır. Kanserojen madde oluşumunu engellemek için etler ateşten 15cm uzakta olmalıdır ve kömürler kor halini aldıktan sonra etler pişirilmelidir.
13- Etlerin haşlanarak pişirilmesi, sağlıklı olmasının yanı sıra ette olması muhtemel parazitlerin insana geçmesini de büyük ölçüde engeller.
14- Etlerin az pişmiş veya çiğ tüketilmesi etin kalitesini düşüreceği gibi, besin zehirlenmelerine de neden olabilir.
15- Et ile yapılan yemeklere ise ayrıca yağ eklenmemelidir. Kırmızı et doymuş yağ içeriği yüksek bir besin olması nedeniyle yemekler zaten lezzetli olacaktır, ilave yağ eklenmesi  kilo alımına neden olur.
16- Özellikle kronik hastalığı olan ( diyabet, böbrek hastalığı, sindirim problemleri, yüksek tansiyon, kalp-damar rahatsızlığı gibi) ve beslenme tedavisi alan bireyler kurban bayramında öğünlerde tüketmeleri gereken besin miktarlarını aşmamalıdır. Kırmızı et doymuş yağ, kolesterol içeriği oldukça yüksek besindir. Eti görünür yağlarından temizleyerek tüketiniz.


Herkese iyi bayramlar dilerim.
iletişim:
diyetisyenmervegurbetaksoy@gmail.com
222  40 80



13 Eylül 2015 Pazar

ZERDEÇALIN İYİ GELDİĞİ HASTALIKLAR


 ØAlzheimer iyi  gelir : Zerdeçal alzheimer hastalığına faydalıdır. Ayrıca zerdeçalın hafızayı artırıcı özellikleri bulunmuştur. 
Ø Antitümör etkisi:  Zerdeçalden elde edilen kurkumin üzerindeki klinik çalışmalarda antioksidan ve antitümör aktivite tespit edilmiştir. Tümör hücrelerinin yayılmasını ve çoğalmasını engelleler.
ØAntimikrobiyal etkisi: Zerdeçal yüksek antimikrobial ve antifungal aktiviteye sahiptir
Ø Gastrik hasarı önler.
Ø İltihap gidericidir: Eklemlerdeki iltihaplanmayı azaltır. İltihap ve ağrıya yol açan enzimi durdurur.
ØCilt yaralanmalarında: zerdeçaldaki uçucu yağlar antimikrobiyal etkisi dolayısıyla yaralanmalarda haricen kullanılabilir.
Ø Sindirim sisteminde: Safra taşı ve safrada çamurdan dolayı hazımsızlıkları  gazı giderir.
Ø Zerdeçal karaciğer için yararlıdır. 
ØDeneysel çalışmalarda zerdeçalın kolesterolü azaltıcı etkisi belirlenmiştir.
Karaciğeri güçlendirir ve karaciğerden toksinlerin atılmasına yardım eder. 
Ø Mevsim geçişlerinde başta çocuklar olmak üzere enfeksiyon hastalıklarından koruma sağlar.
Ø Kalbe yararlı: Damarlarda plaklaşmayı önler var olanında azalmasına yardımcı olur.
Ø Kalın bağırsak poliplerini azaltır.
ØKolesterol seviyelerini dengeler.


ZERDEÇAL NASIL KULLANILIR?

·        1 bardak süte 1 tatlı kaşığı konulup tüketilebilir.
·        Bal ile karıştırılıp tüketilebilir.
·        1 kase yoğurda 1- 1,5 tatlı kaşığı koyarak tüketebilirsiniz.
·        Yemeklerinizde baharat olarak kullanabilirsiniz.


ZERDEÇAL ÇAYI TARİFİ




1 tatlı kaşığı zerdeçal
1 parça taze zencefil
1 çubuk tarçın

Bütün malzemeleri 2 bardak suya koyup 1 dakika kaynattıktan sonra 2 dakika kadarda dinlendirin. Zerdeçal çayını sıcak veya soğuk olarak günde 1-2 fincan tüketebilirsiniz.


iletişim:
diyetisyenmervegurbetaksoy@gmail.com
222  40 80




5 Eylül 2015 Cumartesi

KANSER DÜŞMANI ZERDEÇAL

    

          Zerdeçal Pakistan Çin Hindistan gibi ülkelerde yetiştirilmektedir, anavatanı ise Doğu Hindistan’dır. Diğer bir adı da Hindistan Safranı olan çok yıllık bir bitkidir. Bitkinin sap kısmında bulunan kökü andıran uzantılardan Zerdeçal tozu yapılmaktadır. Zerdeçal yemeklere ve kumaşlara renk vermek amacı ile de kullanılmaktadır.
          4000 yıldır kullanılan bu bitki kökü tozunun son yıllarda yapılan araştırmalarda insan sağlığı açısından çok önemli bir yere sahip olduğu anlaşılmıştır. Hakkında 5000'in üzerinde klinik araştırma yapılmıştır.
Bu araştırmaların en önemli  sonuçlarından biri de  zerdeçalın aktif maddesi kurkumin hem  kanser hücrelerinin oluşumunu ve kanserlerde hücre üremesini engellediğidir   

     Ø Kurkuminin özellikle lösemi hücrelerinde gelecek vaat eden doğal bir antikanser ajanı olarak onaylanmıştır. Kurkuminin bu hücrelerin çoğalmasını önleyerek ölüm riskini azalttığı tespit edilmiştir. Kanser türlerinde önemli iyileştirici rol oynadığı saptanmıştır. 
     Ø Yapılan bir çalışmada kurkumin ve yeşil çaydan elde edilen kateşin birlikte kullanılmıştır. DNA bozulumunu ve parçalanmasını engellediği görülmüştür. Kurkumin ve kateşinin sinerjik antikanser etkisi ile kanser hücrelerinin büyümesi engellenmiştir.
     Ø Yapılan başka bir çalışmada Zerdeçaldan elde edilen kurkumin antioksidan ve antitümör aktivitesi tespit edilmiştir. Bu etkilere dayanarak İnsan kanser hücreleri üzerine yapılan deneylerde kurkuminin kolon kanseri hücrelerinin yayılmasını ve çoğalmasını engellediği saptanmış ve onaylanmıştır. 

Ø 2012 yılında yapılan bir araştırmada da, ilerlemiş kolon kanseri hastalarında yapılan kemoterapiye ilaveten kurkumin tedavisi yaparak, her iki tedavinin beraber yapıldığında çok iyi düzeyde etki gösterdiğini  açıklamışlardır.
Ø Amerika’nın en önemli kanser merkezi olan MD Anderson Kanser Merkezinde, zerdeçal ile ilgili pek çok çalışma yayınlandı ve pankreas kanserinde tedavi edici etkisi olduğu gösterildi.
Ø  Yine Amerikan Kanser Araştırmaları Kurumu'nun 2010 yılında yayınlanan araştırma raporunda , meme ve pankreas kanserlerinde önemli ölçülerde tedavi edici ve koruyucu rolü olduğu gösterilmiştir. 
Ø Prostat kanserinde antikanserojen ve etkin koruyucu özelliği olduğu gösterilmiştir.
Ø  Akciğer kanseri üzerine yapılan bir çalışmalarda dikkat çekicidir
Bu mucizevi baharat ile ilgili o kadar anlatacak şey var ki bu sarı mucizeyi öyle bir haftaya sığdırmak istemedim önümüzdeki haftada da zerdeçalın öneminden bahsedeceğim o zamana kadar sağlıkla kalın.
                                                                         
                                                         Diyetisyen Merve GurbetAksoy
iletişim:
diet form
0352 222 0 80
diyetisyenmervegurbetaksoy@gmail.com



3 Eylül 2015 Perşembe

İlaç Gibi Baharat Zerdeçal



Deniz postası gazetesindeki köşemin bu hafta ve ilerdeki bir kaç haftanın konusu ilaç gibi baharat zerdeçal olacak. 
Hakkında 5000 üzerinde klinik araştırma yapılmış olan bu mucizevi bitki ile ilgili o kadar anlatıcak şey var ki bu sarı mucizeyi öyle bir haftaya sığdırmak istemedim...
Yarın yayınlanacak olan yazımda ise zerdeçalın kansere karşı koruyuculuğu ve kanser tedavisindeki yeri üzerine yazdım.










iletişim:
diyetisyenmervegurbetaksoy@gmail.com
diet form 
0352 222  40 80