Hakkımda

Fotoğrafım
Kayseri, melikgazi, Türkiye
diet form diyet merkezinin kurucusu ve diyetisyeni. Deniz postası gazetesinde ve gıdahattı.com internet sitesinde yazar. Çocuk Diyetisyenliği, Bariatric ve Metabolik Cerrahi Diyetisyenliği özel ilgili olduğu alanlardır. (Galatasaray Futbol Okullarında Diyetisyen Olarak çalışmıştır.) Kalıcı ve sağlıklı zayıflamak istiyorsanız doğru yerdesiniz... ADRES: Kızılay Hastanesi Acil Kapısı Karşısı diet form tel 0352 222 40 80

29 Ağustos 2015 Cumartesi

-10 kilo verdi Ayşe Hanım



Ayşe Hanım benim en sevdiğim danışanlarımdan  çok sıcak samimi bir insan.
Aksaray'dan Kayseri'ye bazen iki haftada bir bazen 10 günde bir gelebildi kendisiyle toplam 5 kez görüşme yaptık bunun sonucunda 10 kilosu uçtu gitti...



Diyetisyen MERVE GURBET AKSOY
iletişim
tel: 0352 222 40 80



28 Ağustos 2015 Cuma

HAMİLELİKTE 10 ADIMDA SAĞLIKLI BESLENME




          Hamilelik kadınlar için çok özel bir deneyim ve süreçtir. Bu süreçte anne adayının beslenmesine ayrıca özen göstermesi gerekir. Hamilelik boyunca sağlıklı bir süreç yaşamak ve bu süreci sağlıklı tamamlamak için yeterli ve dengeli beslenme şarttır.
Hamilelikte alınan kilonun kalitesi çok önemlidir. Annenin hamilelik sırasında alacağı toplam kilolar hamilelik sürecini önemli derecede etkiler. Sizin ve bebeğinizin sağlığı için doğru beslenip, yeterli fiziksel aktivitede bulunmanız gerekir.
1-Öğün Sayınızı Artırın: 3 ana öğün, 2 veya 3 ara öğün yapmalısınız. Kan şekerinizin ani yükselip alçalmasını engellemiş olursunuz.
 2-Bol Sıvı  Tüketin: Günde ortalama 10 -12 bardak su içilmelidir. Çay kahve kola gibi içecekler az miktarda tüketilmelidir. Günde  bir veya iki tane maden suyu içilebilir.
3-Kalsiyumdan Zengin Besinler Tüketin: Bebeğinizin kemikleri 4-6 haftadan itibaren gelişmeye başlar. Günde 2 bardak süt tüketilmelidir. Süt yerine yoğurt peynir de tüketilebilir. Kalsiyumdan zengin yeşillikler asma yaprağı, roka brokoli, dere otu gibi sebzelerde sofranızda yer almalıdır.

4- Lifli Besinler Tüketin: Bazı hamilelerde kabızlık ve bağırsak tembelliği artmaktadır lifli gıdalar bu sorunları ortadan kaldırılmasında yardımcı olacaktır. Beyaz ekmek yerine esmer ekmek tüketilmeli yine posa yönünden zengin olan sebzeler çiğ olarak tüketilebilir.
5-Protein Tüketin: Anne sütünden sonra protein kalitesi en yüksek besin olan yumurtadan her gün bir tane tüketin. Kırmızı et, tavuk, balık günlük beslenmenizde yer almalıdır.
 6- Haftada 2 Gün Balık Tüketin: Bebeğinizin beyin gelişimini olumlu yönde etkileyen omega 3 içeriğinden dolayı balık tüketimi oldukça önemlidir.
7-Hamur İşleri Ve Şerbetli Tatlılardan Uzak Durun: Boş kalori kaynağı olan bu yiyecekler size ve bebeğinize zararı bile dokunabilir. Tatlı ihtiyacınızı sütlü tatlılarla, meyveler, hurma gibi besinlerle gidermeye çalışın.
8-Kuruyemiş Tüketin: Günlük olarak omega yağ asitlerinden zengin olan, ceviz, badem, fındık ara öğünlerinizde yer alsın.
9-Meyve Tüketin: Günde 2 3 porsiyon meyvenin gebelikle artan vitamin ve mineral ihtiyacını karşılamak için tüketilmesi gerekir.
10- İşlenmiş Gıdalardan Uzak Durun:


Raf ömrünü uzatmak için koruyucular, renklendiriciler gibi kimyasallar eklenmiş  yiyecekleri tüketmekten kaçının.(sucuk, salam, sosis)



Diyetisyen Merve Gurbet AKSOY
iletişim:
diyetisyenmervegurbetaksoy@gmail.com
0352 222  40 80


27 Ağustos 2015 Perşembe

ÇÖREK OTU MUCİZESİ







ÖLÜMDEN BAŞKA HER DERDE DEVA; ÇÖREK OTU

             Eski zamanlardan beri kullanılan çörek otu birçok derdin dermanı olarak görüldüğünden, Arapça’da “habbat al barakah” yani kutsanmış baharat adını  almıştır .Bir hadistede   “Çörek otu yemeye devam ediniz. Zîra onda, ölümden başka her çeşit deva mevcuttur.” ifadesini kullanmasının yanı sıra, çörek otu kullanımının uzun zamandır yapıldığına dair bir başka kanıt da, Tutankamon’un mezarında çörek otu yağının bulunmasıdır. Modern tıbbın babası olarak kabul edilen Hipokrat, çörek otu için “karaciğer ve sindirim hastalıklarının devası” tanımını kullanmış, yine  İbni Sina  “Canon Of Medicine” kitabında çörek otunun metabolizmayı uyardığını, uyuşukluk ve halsizliği giderdiğini bahsetmiştir. Asya ülkeleri ve Uzak Doğuda da“her derde deva” olarak kabul edilen bu bitkinin yağı da tohumu kadar şifa kaynağıdır.


            Tarih boyunca önemini hiç yitirmeyen  bu bitki, insanlar tarafından geçmiş ve günümüzde  birçok hastalığın tedavisinde farklı şekillerde kullanılmıştır.


ÇÖREK OTUNUN FAYDALARI

·        ABD’nin Kuzey Carolina eyaletinin Cancer Immuno Biology araştırma merkezi uzmanlarınca, kemik iliği ve bağışıklık hücrelerini artırıcı bir maddenin varlığını tesbitle, kansere karşı  etkili olduğu anlaşılmıştır.

·        Virüslere karşı hücreleri koruduğu, tümör hücrelerini parçalayıp, yok ettiği ve antikor üretim merkezi olan B-lenfositlerinin (antikor yapıcı) miktarını artırdığı anlaşılmıştır.Çörekotundaki bu bileşim, kanseri önleme ve tedavide başrol oynamaktadır.


·        Çörekotu yağı içinde bulunan doymamış yağ asitleri sayesinde, bağışıklık sistemini düzenleyen önemli bazı maddeler hastalıklara karşı direnç sağlar.
·        Radyasyon hasarına karşı koruyucudur.
·        Aç karnına tüketildiğinde zayıflatma özelliği bulunmaktadır.
·        A, B, ve C vitaminlerinin yanı sıra kalsiyum, potasyum, magnezyum ve çinko ve bu gibi değerli bileşenleri içerir.
·        Sindirim sistemini rahatlatır. Gaz giderici  özelliği bulunmaktadır
·        Kabızlığı gidermeye yardım eder.
·        Burun tıkanıklığını giderir.
·        Astım ve alerjik reaksiyonları olan kişilere de yarar sağlar.
·        Bronşit ve öksürüğe iyi gelir. Özellikle kış hastalıkları olan nezle, grip için etkilidir.
·        Hiperlipidemide kullanılabilir.Kan lipitlerini (kolestrolü)dengeler.
·        Gebelikten sonra emzirme döneminin kalitesini arttırır. Doğum yağmış annelerde süt artışı sağlar.
·        Antienflamatur etkisi vardır.Eklem ağrıları, artrit ve romatizmaya iyi gelir.
·        Sinüzite iyi gelir.
·        Antidiabetik etkisi vardır.Diyabet diğer adıyla şeker rahatsızlığı için de faydalıdır.
·        Kan damarı duvarlarının esnekliğini arttırmaya destekçi olur.
·        Kronik yorgunluğa karşı iyi gelir.
·        Dolaşım sistemine yarar sağlar.
·        Cinsel gücü arttırıcı etkisi bulunmaktadır.
·        Antibakteriyel, parazit koyucu ve mantar önleyici bağırsak kurtlarını düşürücü tesir yapar.
·        Ayrıca saç dökülmesine ve kepeğe karşı etkilidir.
·        Kaşıntılı deri hastalıklarında etkilidir.
·        Yaraların çabuk iyileşmesine, derinin pürüzsüz olmasına yardım eder
·        Hormon sistemini ve ruh hâlini güçlendirir.
·        İnsülin direncini düşürür.
·        Mevsim geçişlerine bağlı göz yaşarmasını azaltır.
·        Histamin sentezini azaltıcı özelliği vardır.

ÇÖREK OTUNU NE KADAR TÜKETMELİ?

        Çörek otunu öğütülmüş şekilde günde iki  kez 1 er tatlı kaşığını iyice çiğneyerek kullanılması önerilir(2 yaş altı çocuklar ve hamileler hariç).
Çörek otu yağını ise günde  iki kez 1 er tatlı kaşığı kadar içilmelidir(2 yaş altı çocuklar ve hamileler hariç).

ÇÖREK OTU YAĞI ALIRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

        Çörek otu yağının oldukça ağır ve hoş olmayan bir tadı vardır bu şekilde tüketemeyenler için eczanelerde bunların kapsül şeklinde formları vardır.
        Aldığınız yağın soğuk pres yöntemi kullanılarak elde edilmiş  olmasına dikkat ediniz. Soğuk preste herhangi kimyasal bir işlem kullanılmadığından ve ısıl işlem görmediğinden vitamin, fenolik bileşikler  ve diğer antioksidan maddeler zarar görmez.




                                                                                                Diyetisyen Merve GurbetAksoy
iletişim:
diyetisyenmervegurbetaksoy@gmail.com
0352 222  40 80

-20 KİLONUN KAYBI...


BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ DAHA..

Kahramanımız Leyla hanım 43 yaşında evli ve 4 çocuk annesi
ayağında ve dizinde ciddi sıkıntıları mevcut o yüzden zayıflama sürecinde spor yapamadı.
Kayseriye 30 dakikalık mesafeden hiç üşenmeden diyetisyenine geldi
Kendisiyle idael kiloya ulaşıncaya kadar devam ediceğiz fakat bu güzel ve örnek teşkil edicek başarıyı paylaşmasam olmazdı
5,5 ay gibi kısacık bir sürede -20 kilo verdi.
bu sonuca ulaşmak ne zor ne imkansız sizde isterseniz başarabilirsiniz!






iletşim : 0352 222 40 80


24 Ağustos 2015 Pazartesi

İNSÜLİN DİRENCİ NASIL KIRILIR?



          İnsülin direnci olanların en büyük sıkıntısı kilo verememektir. Kilo vermek adına yapılan en büyük yanlış kişilerin öğün atlamalarıdır, insülin direnci olanlarda uzun süreli açlıktan sonra kan şekeri oldukça düşecektir akşam yenilen yemekte beyin savunmaya geçip iştahı artıracak ve adeta yemeğe saldırır gibi yemenize sebep olacaktır. Hızlı ve çok yemenin ardından kan şekeriniz ani yükselecek bu kez beyin pankreasınızı uyaracak ve fazla insülin salınacaktır fazla insülin kan şekerini alıp dışarı atmaz şekeri yağa çevirir yani kilo almanıza sebep olur. Hızla yükselen kan şekeri aynı hızla da  düşecektir bu da yemekten sonra halsizlik uyku bitkinlik gibi durumlara yol açar.   
          Glisemik indeksi düşük, kalori içeriği az, posa içeriği yüksek  tok tutan yiyeceklerin seçilmesi lazım. Yıllar içinde alınan kilonun öyle hemen bir çırpıda verilmesi tabi ki mümkün değil. Harcadığı kaloriden daha az kalori alan birinin kilo vermemesi düşünülemez.
          Sabırla uygulanacak bir sağlıklı beslenme programı ve düzenli spor programı ile zamanla insülin direnci kırılır. "Bir süre diyet yapıp kilo vereceğim, sonra her şeyi yiyebilirim, sporu da bırakırım " düşüncesi oldukça yanlıştır, hayat boyu sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz şarttır.

NE SIKLIKTA VE NE ARALIKLARLA YEMEK YEMELİ?
         
          İnsülin direnci olan kişiler sık küçük öğünler şeklinde beslenmeleri uygun olur. Üç ana, üç de ara öğün yapılmalıdır. Sabah kahvaltısı mutlaka yapılmalıdır. Öğünlerin arası yaklaşık 2,5-3 saat olmalıdır.

NELERDEN KAÇINALIM, NELER YEMEYE VE İÇMEYE SON VERELİM?


          Çay şekeri ve çay şekeri ile yapılan tüm gıdalar, hazır meyve suları, işlenmiş gıdalar(sucuk, salam, sosis), beyaz unla yapılan hamur işleri ve hazır gıdalar sofranızda yer almamalı. Ne tüketilirse tüketilsin miktarı azaltılmalıdır. Örneğin kuruyemişler faydalı diye miktarını abartırsanız fazla kalori alımı nedeniyle kilo veremezsiniz hatta alırsınız. Yemekleri lezzetli pişirmek yerine sağlıklı pişirme yolları seçilmelidir. Kızartma sebze yerine, çiğ ya da haşlanmışı tercih etmek, yemeklere daha az tuz, yağ katmak, beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği tüketmek gibi. Yemekleri büyük kaplarla değil yiyeceğiniz kadarını sofraya getirmeli, hızlı yemek yerine, lokmaları çokça çiğneyip yemeği yavaş yemek gerekir.


NE YEMELİYİM?


          Sabah kahvaltısında ve ana öğünlerden birinde mutlaka protein olmalıdır. Protein hem tok tutar hem zayıflamayı kolaylaştıracaktır. Ara öğünlerden birinde glisemik indeksi düşük meyveler tüketilmelidir. Örneğin karpuz yerine kabuklarıyla beraber bir elma yenilebilir. Süt ve süt ürünlerinden 2-3 porsiyon ve bolca yeşil sebze ve salata tüketilmelidir. Yemeklerde ve saltalarda zeytinyağı kullanılmalıdır. 2,5-3 litre suyu gün içerisine yayarak tüketmek gerekmektedir. İnsülin direncini kırmaya yardımcı olacak bitki çayları(yeşilçay) tüketilebilir.

SPOR İLE İNSÜLİN DİRENCİ ARASINDA NASIL BİR BAĞ VAR?

          Düzenli spor yapmak insülin direncini kıran en önemli faktörlerdendir. Spor yaparken dikkat edilmesi gereken bazı hususlar da vardır. Yeterli kalp hızı artışına erişilmeli, hareketler arasında gereğinden fazla mola verip vücudu soğutmamalı, yapılan spor günde yaklaşık 40 dakikadan az olmamalıdır. Beslenmede olduğu gibi egzersiz de kişiye özgü yaşına hastalıklarına, göre olmalıdır.

DİRENÇ KIRILINCA...

      
    İnsülin direncini doğru beslenme ve egzersiz ile kırmayı başaran kişiler kilo vermeye başlar, kilo vermenin yine de yavaş ilerleyebileceğini unutmamak gerekir. Halsizlik, uyku hali, ani acıkmalar, sinirlilik, tatlıya düşkünlük, baş ağrısı, ortadan kalkar daha kaliteli bir hayata adım atmış olursunuz.
                                                                              
                                                                     Diyetisyen Merve Gurbet Aksoy

(0352)  222 40 80

21 Ağustos 2015 Cuma

KARPUZUN FAYDALARI



          Karpuz içerdiği bol miktardaki farklı vitamin ve mineraller barındırmasıyla yaz aylarının favori meyvesidir. %  95'i sudan oluşan karpuz bir çok hastalığa da  iyi gelmektedir.
Böbrek Sağlığını Destekler: Karpuz, doğal bir idrar söktürücü olduğu için idrar akışını hızlandırır. Karpuzun bu özelliği böbreklerin işini kolaylaştırırken, karaciğerin de sağlıklı ve yorulmadan çalışmasını sağlar.
Kas ve Sinirleri Destekler: Potasyum bakımından zengindir. Bu özelliği ile vücutta bulunan kasların ve sinirlerin sağlıklı kalmalarına yardımcı olur. Potasyum sinirlerle alakalı uyarmaları olumlu etkilerken kasları güçlendirir.
Bağışıklık Sitemine Katkıda Bulunur: Karpuz C vitamini açısından zengindir. C vitamini hücre sağlığının korunması için önemli vitaminlerdendir.
Göz Sağlığı İçin Faydalıdır: Beta karoten açısından zengin olduğu için gece körlüğüne yakalanma riskini azaltır.
Kan Basıncını Düzenler:  Karpuz kan basıncını düzenleyerek kalp sağlığını da katkıda bulunur. Bunun yanında inme ve felç gibi riskleri azaltır. Günlük 3-4 dilim karpuz tüketimi özellikle yaşlılarda yaz aylarında görülen kalp sorunlarının giderilmesine yardımcı olabilir.
Kuvvetli Bir Antioksidandır: Karpuz çok iyi derecede C vitamini içermektedir ve diğer birçok hastalığın yanında kansere neden olan serbest radikallerle mücadele eder ve vücudun hastalıklara yakalanma riskini azaltır.

Vücuttaki Yağı Azaltır: Karpuz sitrülin üreten yağ hücrelerindeki yağın birikmesini azaltmak sağlar. Sitrülin, böbrek yardımıyla arjinine dönüştüren bir amino asittir. Karpuz, yağ yakıcı özelliği ile bünyede bulunan fazla yağı yakar ve kilo vermeyi kolaylaştırır. Ayrıca bu işlem ile birlikte böbreklerin aşırı çalışarak yorulmasını da engeller.
Sindirim Sistemine Yardımcı Olur: Karpuz bol miktarda lif içermektedir ve lif içeren bütün meyve ve sebze gibi sindirim sistemi için faydalıdır. Lifli gıdalar tokluk sağlar ayrıca  kabızlığı giderici özelliği vardır, mide sağlığını korur.
Kas Ağrılarını ve Uykusuzluğu Giderir:  Karpuzun diğer bir faydası da uykusuzluk ve kas ağrılarını gidermesidir.  Bu özelliğinden dolayı karpuzun ayrıca sinir sistemi üzerinde olumlu etkisi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Cilt Sağlığını Korur: Karpuz cilt ve saç sağlığı için önemli besinler içermektedir. Cildin sağlıklı ve nemli kalmasını sağlayan, saçların kırılmasını engelleyen A vitamini karpuzda bol miktarda bulunur.



Karpuzun besleyici değerleri ( 100 gramında = yaklaşık 1 ince dilim )
Enerji: 30 kalori
Protein: 1 gr
Karbonhidrat: 7 gr
Lif: 2 gr
C vitamini: 8 mg
Potasyum: 100mg
Magnezyum:8 mg

iletişim:
diyetisyenmervegurbetaksoy@gmail.com
 0352 222  40 80

13 Ağustos 2015 Perşembe

ASLINDA DONDURMA...



          Yaz aylarının en sıcak günlerindeyiz serinlemek için çokça tüketilen dondurma ne kadar masum.
          Anne babalar televizyonlardaki reklamlardan dolayı dondurmanın sağlıklı, kalsiyum kaynağı bir gıda olduğunu sanmaktalar, öte yandan çocukların ilgisini çekecek tipte reklamlar  yaz boyunca  dönüp duruyor.  Bu kadar ilgi çeken sağlıklı diye dayatılan özellikle her çocuğun yemesi gereken bir gıda gibi gösterilen dondurmayı sizler için  mercek altına aldım.


DONDURMA KALSİYUM KAYNAĞIMIDIR?
          1 çay bardağı sütte 120 mg, 100 gr peynirde  600 mg civarında kalsiyum varken, sütlü dondurmanın 100 gramında  yaklaşık 80 mg kalsiyum bulunmaktadır. Değerlere baktığımızda dondurmanın bir kalsiyum kaynağı olarak önerilmeyeceği, ancak kalsiyum alımına destek olabileceğini söylemek mümkün.  
Meyveli dondurmalarda kalsiyum miktarı (100 gram için) 40-50 mg civarına düşmektedir. Bu değerlerden şöyle bir sonuç çıkar; dondurma bir kalsiyum kaynağı değildir.
DONDURMANIN İÇİNDE NELER VAR?
          Dondurma deyince aklımıza en çok kullanılan malzemenin süt olduğu gelir ama işin aslı pekte öyle değil.
Çoğu dondurmada süt yerine süt tozu, bitkisel yağ(margarin), şeker yerine fruktoz şurubu, meyve yerine renklendiriciler, raf ömürleri uzun olsun diye de koruyucular kullanılmaktadır.
          Dondurmanın yanı sıra bir de dondurma diye satılan şekerli meyveli buzlar var ki, çocuklar özellikle bunları gün içinde çok sık tüketiyor.
Piyasadaki özellikle çocukların sıklıkla tükettiği bir markanın içeriği:
Su
Şeker
Bitkisel Yağ
Glikoz Şurubu
Pastörize Süt (%5)

Yağsız Süt Tozu
Peyniraltı Suyu Tozu
Guar Gam
Ksantan Gam
Karboksimetil Selüloz
Karragenan
Mono ve Digliseridler
Aroma (Vanilya)

Gördüğünüz gibi dondurma algılarımızdaki gibi sadece sütten ve şekerden oluşmuyor.

FAZLACA TÜKETİLİRSE..
          Serinlemek uğruna fazlaca tüketilen dondurmada fazlaca şeker olduğunu unutmamak gerekir.Ülkemizde son yıllarda obezite ve diyabette hızlı bir artış görülmektedir. İçerisinde şeker olan her şeyi dikkatli tüketmekte fayda var.


BUZLANMIŞ DONDURMAYA DİKKAT!

          Dondurmanın bozulmaya karşı çok hassas bir gıda maddesi olması nedeniyle üretildikten satışa sunuluncaya kadar mutlaka derin dondurucularda muhafaza edilmesi gerekir.Saklama koşulları uygun değilse, dondurmanın kendine özgü yapısı bozulacaktır. Dondurmanın bir kısmı havadır. Yani dondurma bir miktar hava içerir. Eğer uygunsuz koşullarda saklama sonucu dondurma erimişse, içerdiği havayı yitireceği için hacmi azalır ve içinde küçük küçük buz parçacıkları oluşur. Küçük buz parçacıkları ve kristalleşme oluşan dondurmanın tüketilmesi halinde gıda zehirlenmesine yol açabileceğini de unutmayın.

SON TÜKETİM TARİHİNE BAKIN

          Ambalajlı satılan dondurmanın etiketi üzerinde yer alan, üretim ve son kullanma tarihini dikkat edilmesi, ambalajı yırtılmış, tadı, kokusu değişmiş dondurmaların tüketilmemesi gerekir.
PEKİ HİÇ Mİ DONDURMA YEMEYELİM?
          Lezzetli ve serinletici etkisinden dolayı dondurmayı arzu ederseniz tüketebilirsiniz yalnız  alırken içeriğine, eriyip tekrar donmuş olup olmamasına, saklama şartlarına, son kullanma tarihine bakınız. Haftada bir yada iki kez iki top tüketilebilir. Sadece reklamlara ve pazarlama taktiklerine aldanıp sanki çok sağlıklı gibi düşünmemekte fayda var.
iletişim:
diyetisyenmervegurbetaksoy@gmail.com
0352 222  40 80